DOKTORA TEZİ HAZIRLAMAK
Doktorada derslerimi aldım. Tez konusu araştırıyorum. Nuray hocam Radon gazı çalışalım ve laboratuvar kuralım dedi. Proje verdik, Ankara Üniversitesi BAP projemizi kabul etti fakat bütçede para yok dediler. BAP’ın proje bütçesinin yarısını bu yıl yarısını gelecek yıl teklifi üzerine Nuray hocam cihazın yarısını nasıl alacağız, öyle şey olur mu dedi ve kabul etmedi. Tabii bu süreç içerisinde aradan bir yıl geçti. Nuray hocam bana bizim üniversite kampüsünün içerisinde bulunan TAEK’ e sık sık uğramamı istedi. Bende neler yapılıyor diye herkes ile tanışmaya ve laboratuvarları gezmeye başladım. Bir gün Laboratuvarın birinde Levent Aksu’yu portatif bir Germanyum detektör ile bir röntgen cihazının tüpünden çıkan x ışınlarının spektrumunu çekmeye çalışırlarken gördüm. Bir süre onu izledim. İlk defa portatif bir germanyum detektör görüyordum ve çok hoşuma gitmişti. Bir süre sonra Levent olmuyor dedi. Bende Levent’e olmayan ne dedim. Oda bana spektrum çıkmıyor dedi bırakıp gitti. Ben büyük bir merak ile çıkmayan spektrum ile ilgilenmeye başladım. Bu detektör nasıl ölçüyor? bu tüp de bu x ışınları nasıl üretiliyor?. Laboratuvarda çalışmama izin verdiler ve 3 ay sonra aralarında birer metre uzaklık olan, üzerinde toplu iğne deliği kadar küçük delik bulunan iki kurşun bloğu arka arkaya dizip, x-ışınlarını bu deliklerden geçirerek detektörde tüpün spektrumunu almayı başarmıştım. Kimse bana bu işi vermemişti ama literatürde gördüğüm bir spektrumu elde etmiş olmak beni çok mutlu etmişti.
Bu arada bulduğum tüm kongrelere dinleyici olarak katılıyordum. Kongrelerden birinde Gülhane Askeri Tıp Akademisi Nükleer Tıp Bölüm başkanı Prof. Dr. Hikmet Bayhan ile tanıştım. Hoca bana Bölümlerinde hiç kullanmadıkları bir TLD (Termolüminesans Dozimetri) cihazı olduğunu, onunla ilgilenip ilgilenmeyeceğimi sordu. Ben TLD yi literatürde okumuş ama cihazını hiç görmemiştim. Tamam dedim. Nükleer Tıp Bölümüne gittim, Cihazı buldum. Cihazı çalıştırıp ne yaptığını anlamak 3-4 ayımı aldı. Sonuçta Bölümdeki herkesin aldığı radyasyon dozunu ölçüp bir kongrede poster olarak sunmayı başarmıştım.
Bu şekilde yaptığım rastgele çalışmalarımı zaman zaman Nuray hocama da anlatıyordum. Hocam bir gün bana Monte Carlo öğrenmemi tavsiye etti. Bunu Türkiye’de en iyi bilen Uludağ Üniversitesinde Prof. Dr. Cihan Özmutlu olduğunu, istersem benim için kendisinden randevu alabileceğini söyledi. Monte Carlo’nun bir simülasyon yönteminin adı olduğunu ilk kez duyuyordum ve son derece merak etmiştim. Hemen hiç düşünmeden kabul ettim ve hoca ile görüşmek üzere Bursa Uludağ Üniversitesine gittim. Hoca bana üç gün Monte Carlo dersi verdi. Prof. Dr. Cihan Özmutlu hocamdan gerçekten çok güzel şeyler öğrendim ve her zaman kendisini saygı ile andım. Bilgisayar işlemci teknolojisi intel 80386 dan henüz 80486 ya yeni geçiyordu ve benim yazılım konusunda hiçbir bilgim yoktu. Ankara dönüşü kendi gayretlerim ile önce Basic sonra Fortran programlama dilini öğrendim. Literatürde C dilinden daha çok bahsediliyordu, basic ve fortran programlama dilleri de Monte Carlo da tam işe yaramıyordu. Bende C öğrenmeye karar verdim ama nereden? Ne bir derleyici nede bir kitap vardı piyasada. Hepsinden öte bilgisayar bile yoktu. Bölüme yeni bir intel 80386 bilgisayar gelmişti ve çalışmak için sıra beklemeniz gerekiyordu. Sonuçta 100 Dolara orijinal bir C kitabı buldum. Bir kurum bana Borland 4.02 derleyicisini hediye etti. İş bankasından 12 ay vadeli kredi çekip intel 80486 DX2-66 Bilgisayar satın aldım. Bir yıllık maaşım gitmişti ama çok mutlu idim. Günde 16 saat Monte Carlo ve C çalışabiliyordum artık. Bölüm hocalarından hazır paket programlar dururken C de program yazmaya çalışmanın gereksiz olduğu konusunda çok nasihat dinledim ama hiç aldırmadım. Ben yazacağım dedim ve 6 ay içerisinde çok güzel sonuçlar çıkarmaya başlamıştım.
Bölümde arkadaşlar sık sık İtalya’da Trieste denilen bir teorik fizik merkezinden bahsediyorlardı. Her yıl bölümden üç Arş. Gör. birer ay buraya gitme hakkı vardı ama hangi sıra ile gidildiğini çözemediğimden ben merkeze kendim bireysel olarak başvurdum ve kabul edildim. Trieste’ de bir ay workshop’ lardan sonra kütüphanede Monre Carlo için yazılmış tüm literatürü taradım ve makalelerin birer fotokopilerini aldım (O zamanlar Türkiye de bu tür imkanlar yoktu, makale taramak için ODTÜ veya YÖK’e giderdik, aradığımız her makaleyi de bulamazdık). Türkiye dönüşü bunları tek tek, bir kısmını da defalarca okudum. Literatürde hep tek enerjili simülasyonlar yapıyorlardı ve ben çok enerjili yapabilirdim. Üstelik bunların deneyini yapabileceğim bir laboratuvarım ve sistemimde vardı. TAEK de spektrumunu çekip bıraktığım sisteme geri döndüm, değişik kalınlıklarda malzemeler bularak bunların spektrumlarını çekmeye, aynı olayın bilgisayarda da simülasyonlarını yapmaya başladım. Doz’unda simülasyonunu yapabilirim dedim ve GATA’da bıraktığım TLD cihazını da kullanmaya başladım. Bir taraftan da yaptığım her şeyi makaleye dönüştürmeye çalışıyordum. İlk makalem çıktığında Nuray hocam “Doktora tezin bitti git yaz” dedi. Tam tezimi yazmaya hazırlanırken beni Gazi Üniversitesinden Doç. Dr. Erhan ILGIT aradı. Bulundukları bölüme yeni DSA cihazı geldiğini bu cihaz ile Nazolakrimal direnaj sistemindeki tıkanıklıkların dakriosistografi yöntemiyle teşhisi ve balon yöntemiyle tedavisi yapılabileceğini ama göz merceğinin aldığı radyasyon dozunun mutlaka belirlenmesi gerektiğini aksi takdirde hastanın kör olabileceğini, bu operasyonun Türkiye için çok önemli olduğunu, dünyada bile henüz yapılmadığını, şu an operasyonun açık ameliyat ile yapıldığını söyleyerek benden yardım istedi. Önce tezimi yazmaya başlayacağımı söyleyerek kibarca ret ettim. Ama sonra aşırı merakım yüzünden her şeyi bir kenara bırakıp, hocanın ısrarına da dayanamayıp kabul ettim. Gazi üniversitesinde 28 kafatası ölçümü alarak işe başladım. Kafatasının bilgisayar ortamında matematiksel modelini oluşturdum. Hoca hastaya nasıl müdahale edecek, tatbikatlarını yaptık ve aynısını bilgisayar ortamına geçirdim. Hastanın göz merceğinin alacağı dozun çok düşük çıkması üzerine Erhan hoca hasta kabulüne başladı. Onlar ile birlikte operasyona katıldım ve hastanın göz merceğinin aldığı dozları TLD’ler ile ölçtüm. Monte Carlo ile çok uyumlu sonuçlar elde ediyordum. Bu şekilde 30 a yakın operasyona katılarak her hastanın göz merceğinin aldığı dozları ölçtüm. Tüm bunlar Doktora Tezimi yazmayı 1 yıl geciktirmişti.
Sonuçta Doktora tezimden 8 yurt dışı SCI makale çıktı. Tüm bunları yaparken Arş. Gör maaşım dışında hiçbir gelirim olmadığı gibi tüm masraflarımı maaşımdan karşıladım. Hala Doktora tezimden çok gurur duyarım. Bu tez çalışmasını yaptığım yıllar benim en mutlu yıllarımdı.